Gerçek dost ister misin?

Dost kelimesi Farsça kökenli bir kelimedir, sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, iyi anlaşılan kimse demektir.
Bugün sevdiğimizi yarın da sevecek miyiz veya bugün güvendiğimiz kişiye birkaç yıl sonra da güvenebilir miyiz?
Dostluk, belli bir zaman dilimine mi bağlıdır, bugün bize dost olanlarla yarın düşman olabilir miyiz?
Hangi dostlar, dostluklarını uzun yıllar korumuştur?
Gelin bu sorular üzerine biraz düşünelim.
Hepimizin; ergenlikten sonra- çocukluk yıllarını saymayalım – hayatımıza giren güzel dostları olmuştur. Ilık ılık içimize güzellik akıtan, adını hatırlayınca tebessüm edip şükran duyduğumuz, onları tanıdığımız için mutlu olduğumuz, hayatımıza anlam katan dostlar.
Hayatımıza giren ve hâlâ dost olarak samimi duygularla, dostluk ve arkadaşlığımızın devam ettiği kişiler daha sonraları değişti mi, veya biz mi değiştik? “Eski dostlar” tabirini mi kullanır olduk? Neden acaba eski samimiyetimiz kalmadı? Eminim, zaman zaman bu soruları kendimize sorduğumuz da olmuştur.
Yüce kitabımız Kur’an’da dostluk kelimesi ” خليل ” olarak ifade edilir.
( noktalı olan ha ile yazılan) bizim halil ile teleffuz ettiğimiz kelimedir.
Nisa Suresi 125. âyette:
“Allah azze ve celle İbrahim aleyhisselamı dost edinmiştir” denilmiştir.
Bu dostluğu anlayabilmemiz için bu kelimenin manasını iyice algılamamız gerekir. Tefsir âlimlerine göre, Allah’ın onu dost seçmesini üç şekil de anlayabiliriz:

  1. mana, ibrahim aleyhisselamın muhabbetinde, sevgisinde samimi olup hiç boşluk ve yanlışlık olmayacak derecede,Rabbine sevgiyle dolu olması,kalbinde sadece dostuna, Allah a karşı sevgi beslemesi.
  2. mana, O’nun (İbrahim aleyhisselamın) sevgiye, dostluğa ihtiyacı olması
  3. mana, Allah’ın , onu seçmesi, ona ikramda bulunması ve onu sevmesi.

Kur’an’da bu kelime üç kez “خليلا”
“Halilâ” , ve bu kelimenin türevleri olan kelimelerle beraber toplam on üç âyette bu kelime geçmektedir.
Âyetlerden benim anladığım üç çeşit dostluk vardır

  1. Sadece dünyevi ilişkileri yürüttüğümüz, ihtiyacımız olduğunda başvurduğumuz dostluklar ki dünyadaki ilişkilerimiz için gereklidir. Genelde bu tür insanlarla manevi muhabbet yoktur.
  2. Hem dünyevî ilişkileri yürüttüğümüz hem de âhirette beraber olmayı istediğimiz dostlar ki, bu dostlar ile hem dünyada hem de âhirette mutlu olmak isteriz.
  3. Sadece âhiretimiz için sevdiğimiz, dünyevi bir maslahatımız olmayan dostlar ki bunları hiç görmeden severiz. Belki dünya gözüyle onları hiç göremeyiz, aynı asırda da yaşamamışızdır. Onlara dua ederiz, onlarla âhirette birlikte olmayı umut ederiz. Bu dostluk çeşidinde asla dünyevi bir durum yoktur, tümüyle manevi muhabbet yüklü bir dostluktur.

Furkan suresi 28.âyette; ” ‘keşke falan kişiyi dost edinmeseydim’ denilecek, dostluk da vardır ki bu dünya da çok geçerli olmasına rağmen âhirette pişman olunacak dostluk çeşididir” buyrulur.
Zuhruf suresi 67.âyette de “o gün (kıyamet günü) Allah’a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dost olanlar birbirine düşman olurlar” buyurarak Rabbimiz bizi uyarmaktadır. Sadece dünyevi dostlukların, âhirette yatırımı olmayan ilişkilerin bazıları bize pişmanlık ve düşmanlık olarak geri dönüş yapacağı haber verilmektedir.
Peki kimleri dost edinebiliriz? Kimlerle dostluk devam eder ve ebedîleşir?
Üç çeşit dostluktan bahsetmiştik. Eğer; birinci dostluk yani dünyevi ilişki ile başlayan dostluklar da manevî ilişkiler de olursa o zaman bu dostlukların daim olması, ebedi olması gerekir. Günümüz de Allah için yapılan kardeşlik ve dostlukların ise kısa zamanda tükendiğini ve dostluğun yerini düşmanlığın aldığına ara ara şahit oluruz bunun sebebini Rabbimiz bir cümle ile özetliyor: “benden sakınanlar, korkanlar asla böyle olmaz, onlar hariç”. Demek ki bu, düşmanlığa dönüşen dostluğun hakikatinde, Allah’tan korkma konusunda eksiklik vardır. Niyetlerin sadece Allah için olması, dünyevi çıkarlar ve hesaplamalarla dostluğun seviyesinin aşağıya düşürülmemesi gerekir.
Hepimizin bazı sebeplerle unuttuğu, unutulduğu, ilişkilerin kesildiği dostlukları olmuştur. Herhangi bir sebeple koparılan bağlantıyı dünyevi sebeplerle noktalarsak, 1.seviye dostluğu ilerleyemeden noktalanmış olur. Eğer bu dostluğu görüşemesek dâhi uhrevi olan dostluk seviyesinde tutarsak o zaman dostluk ebedîleşir.
Nice dostlar vardır, onları Allah için severiz, dost ediniriz. Eğer maddi bir sebeple, herhangi bir dünyevî mesele yüzünden ilişki kopsa bile demeliyiz ki; dünyevi ilişkimiz ticaretimiz, ikramlarımız bitse de âhiret dostumla olan arkadaşlığımızın seviyesi yükseldi. Görüşemesek de gönlümüzdeki o dostun yeri korunmalıdır, unutulmamalıdır.
Dünyada bir trenin vagonlarını doldurup boşalttığı gibi bizler de gönlümüzü doldurup, boşaltırız. Ne inenler için üzülmek ne de yeni binenler için fazla sevinmek gerekir. Bir bir duraklarda inenler olsa da gideceğimiz istikamete bir şoför gibi devam etmeliyiz. Bizimle kalanlarla ölene kadar Allah’ın bizim için koyduğu sınırlara dikkat ederek, yolumuza devam ederiz.
Hep içimden geçmiştir; öyle bir dost isterim ki bana yakın, samimi, beni anlayan, seven, hep destekleyen, ne zaman arzu etsem aradığımda, ihtiyacım olduğunda beni bırakmayan, dertlerime çözüm bulan, ne istesem veren, onunla konuştuğumda içimi huzur kaplayan bir dost.
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem de böyle bir dost istemiş miydi? Var mıydı, böyle bir dostu?
Evet vardı. Gerçekten kendisini ona feda eden, samimi dostu. Öyle bir dost ki hep onunla beraberdi, herkes onu yalanlarken o , O’nu doğruladı. Büyük hicret yolculuğunu onunla yaptı.
” Eğer dost edinseydim, Ebubekir ‘i dost edinirdim” buyurdular, yani Ebubekir bu fazilete ve özelliği sahip olmasına rağmen, kimi dost olarak seçti?
Kendisine sürekli yardım eden ve yakın olan, her şeyden çok sevdiği, her şeye gücü yeten, kendisini koruyan,işiten, gören, Rabbini kendisine dost seçti.
İbrahim aleyhisselam ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’ in sünnet-i budur. Tüm dostluklar da bu dost içindir.
Bazen öyle kısa anlık dostlar girer hayatına, bıraktığı eser ise ölümsüzdür. Belki on dakikalık bir dostluk olmuştur. Mesela; Ravza-ı Mutahhara’da veya Makam-ı İbrahim’de iki rekat namaz kılmana yardımcı olmuştur. Belki de o mukaddes mekânda ufacık bir ikramda bulunmuştur. Bu dostluk dâhi unutulmaz, her hatırlayınca şöyle dua edersin: “Ey Rabbimiz, bize iyilik edenlere, ikramda bulunanlara, Sen de onlara ikram da bulun “.
Selâm olsun gerçek dost arayanlara, gerçek dostu bulanlara, gerçek dostun kıymetini bilenlere.
Bize Allah ı ve âhireti hatırlatacak, ebedî âlemde, dostlukları devam edecek, dostlarımızı çoğaltalım.
Onlarla görüşemesek bile gönlümüzde yerleri kalsın ki bu dostluğun meyvesi âhirette yenilsin

Selâm ve dua ile.
Gerçek dostluklara ermeye

Sevgi Yağcıoğlu

This Post Has One Comment

  1. Hatice Cam

    Her yazida oldugu gibi bu makalenin basliginin alti cok guzel doldurulmus.
    Hz Ali nin su sozu cok hosuma gider paylasmak istedim.
    SENIN BENIM RABBIM OLMAN BANA OVUNC OLARAK YETER,
    BENIM SANA KUL OLMAM, BANA SEREF OLARAK YETER !

Bir cevap yazın