Muharrem Ayının önemi

Sözlükte “haram kılınan, yasaklanan; kutsal olan, saygı duyulan” anlamlarındaki muharrem savaşmanın haram kabul edildiği dört aydan birinin adıdır). Resûl-i Ekrem haram ayları zilkade, zilhicce, muharrem ve receb olarak açıklamıştır (Buhârî, “Meġāzî”, 77; “Tevḥîd”, 24; Müslim, “Ḳasâme”, 29; ayrıca bk. HARAM AYLAR). İbn Abbas’tan, Fecr sûresinde üzerine yemin edilen “fecr”den (89/1) maksadın muharrem ayı olduğu şeklinde bir yorum rivayet edilmiştir. Aynı sûrede yine üzerine yemin edilen on gecenin (89/2) muharrem ayının ilk on gecesi kabul edildiği de belirtilmiştir (Taberî, XXX, 107).Muharrem ayının onuncu günü “âşûrâ” diye adlandırılır. Sâmî dinlerde özel bir yere sahip bulunan âşûrâ gününde Câhiliye Arapları da oruç tutardı. Hz. Peygamber risâletten önce ve Medine’ye hicretinden sonra bu günde birkaç defa oruç tutmuş, müslümanlara da tutmalarını emretmiş, ramazan orucunun farz kılınmasıyla birlikte bu orucu isteğe bırakmıştır. Resûl-i Ekrem muharremin sadece onunda değil dokuz ve on birinci günlerinde de oruç tutulmasını tavsiye etmiştir (Buhârî, “Ṣavm”, 69). Hanefî ve Mâlikî mezheplerinde muharremin dokuzuncu günü ile birlikte onuncu günü ya da onuncu günü ile on birinci günü oruç tutulması sünnet kabul edilmiştir. Şâfiîler ise bu ayın dokuz ve onuncu günlerinde oruç tutmayı müstehap sayar. Hanefî mezhebine göre muharremin sadece onuncu günü oruç tutulması yahudileri taklit etme anlamına gelebileceği için mekruhtur. İbn Kayyim el-Cevziyye muharrem ayındaki oruçların en faziletlisinin dokuz, on ve on birinci günlerinde tutulan oruç olduğunu, daha sonra da dokuz ve onuncu günlerin, bunun ardından yalnız onuncu günün geldiğini ifade eder (Zâdü’l-meʿâd, II, 76). Hz. Hüseyin ile aile fertlerinin 10 Muharrem 61’de (10 Ekim 680) Kerbelâ’da şehid edilmesi üzerine muharrem ayı başka bir anlam kazanmış, Şîa için bu tarih Hz. Hüseyin’in intikamını alma ahdinin tazelendiği bir matem günü olmuştur. Özellikle İran’da 10 Muharrem’de “tâziye” adı verilen törenlerin düzenlenmesi, yas merasimlerinde ağıtların söylenmesi ve maktel-i Hüseyin türü eserlerin okunması gelenek halini almıştır. Muharrem ayındaki matem âyinlerinin en meşhuru âyîn-i sükvârîdir. Şiîlik’te büyük önem taşıyan bu âyin Büveyhîler döneminde resmî bir hüviyet kazanmıştır. Muizzüddevle, 352 (963) yılında muharrem ayının ilk on gününü Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’daki şehâdeti için matem zamanı olarak ilân etmiş, Şiîler’in bu günlerde toplu olarak ağlayıp yas tutma, zincirlerle kendilerini dövme şeklindeki matem törenleri bugüne kadar devam etmiştir.Hz. Ömer’in halifeliği devrinde 17 (638) yılında Resûl-i Ekrem’in Mekke’den Medine’ye hicretinin resmî takvim başlangıcı olarak kabul edilmesiyle muharrem hicrî yılın ilk ayı olarak belirlenmiştir.
(TDV İslâm Ansiklopedisi)
Muharrem ayı hakkında zikredilen hadisler :
“Ramazan’dan sonra en faziletli oruç, Allah’ın Muharrem ayı orucudur. Farz namazlardan sonra en faziletli namaz ise, gece namazıdır.” (Müslim; hadis no: 1163)
Hadiste geçen (شَهْرُ اللهِ) (Allah’ın ayı); ay lafzının Allah’a izafe edilmesi (Allah’ın ayı denilmesi), tazim babındandır. Nebi’den (Sallallahu aleyhi ve sellem) sabit olduğuna göre O, Ramazan ayından başka hiçbir ayın tamamında oruç tutmamıştır. Bu zikredilen hadis, Muharrem ayında çokça oruç tutmaya teşvik etmek içindir. Yoksa ayın tamamını oruç tutmaya teşvik etmek için değildir.
Yine Nebi’den (Sallallahu aleyhi ve sellem) sabit olduğuna göre O, Şaban ayında çokça oruç tutardı.

Allah Teâlâ dilediği zamanı ve mekânı seçer (diğerlerinden üstün tutar):
el-İzz b. Abdusselâm (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir:
“Mekânların ve zamanların üstün tutulması iki türlüdür:
Birincisi: Dünyevî bakımdan üstün tutulması.
İkincisi: Dinî bakımdan üstün tutulmasıdır ki bu, Allah Teâlâ’ya aittir. Allah Teâlâ, üstün tuttuğu bu mekân ve zamanlarda amel işleyen kullarına, ecirlerini üstün tutmak suretiyle onlara cömertlikte bulunur.
Tıpkı orucun bütün aylarda üstün tutulması ve aynı şekilde Aşure günü orucunun üstün tutulması gibi.
Aşure günü orucunun fazileti, Allah Teâlâ’nın o gündeki cömertliğine, lütuf ve ihsanına bağlıdır.” (Kavâidu’l-Ahkâm)Aşure ( muharrem ayı orucu)
Ramazan orucu farz olmadan evvel Muharrem ayının 10’unda (Aşure günü) oruç tutmak vacipti. Ramazan orucu farz kılındıktan sonra bu oruç nafile oldu. Bu itibarla Ramazan’dan sonra en makbul oruç, Muharrem ayının 10’unda, yani Aşure gününde tutulandır. Lakin bu orucu Yahudiler de tutuyordu. Bunun için Hadis-i şerifte:
“Aşure orucunu tutun; ancak bir gün ön¬ce veya bir gün sonra da tutmak suretiyle Yahudilere muhalefet edin!” buyruldu. (Ahmed, I, 241; Bezzâr, no. 1052; Heysemî, III, 188)
Hz. Aişe’den (radıyallahu anha) rivâyet edildiğine göre Kureyş, cahiliye devrinde Aşure günü oruç tutardı. Peygamberlikten önce Rasûlullah da (Sallallahu aleyhi ve sellem) Aşure günü oruç tutardı. Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Medine’ye geldiği vakit de Aşure orucunu tuttu ve o günde oruç tutulmasını emretti. Ramazan orucu farz kılınınca Aşure orucu terk olundu, isteyen tuttu, isteyen terk etti. (Buhâri, K. Savm, Bâbu sıyâmı yevmi aşûra, n. 56/3; Müslim, K. Savm, Bâb-u sıyâmı yevmi aşûrâ, n. 112 5; Tirmizi, K. Savm, Bâbu mâ câe fi-r-ruhsati fi terkis-savm, n. 753)

İbni Abbâs’dan (radıyallahu anhuma) rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Aşure gününde oruç tuttu ve oruç tutmayı tavsiye etti.” (Buhârî, Savm 69; Müslim, Siyam 127, 128)

“Muharrem” hürmet edilen anlamındadır. Bu ay, Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem ) tarafından Allah’ın ayı diye nitelendirilmiştir. (Müslim, Sıyâm, 202; Ebû Dâvûd, Savm 55; Tirmizî, Savm, 40)

Bu niteleme Muharrem ayının faziletine, ilahî feyz ve bereketinin bolluğuna işarettir.
Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem ) bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Ramazan’dan sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farz namazlardan sonra en faziletli namaz da gece namazıdır.” (Müslim, Sıyâm, 202-203; Ebû Dâvûd, Savm, 55; Tirmizî, Savm, 40)

Muharrem’in onuncu günü Aşure günüdür. Bu gün oruç tutmak da bazı âlimlere göre sünnettir. (Serahsî, el-Mebsût, III, 92) Zira Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem ), Aşure gününde oruç tutmuş ve bunu Müslümanlara tavsiye etmiştir. (Buhârî, Savm, 69)

Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) Medine’ye gelince, Yahudilerin Aşure gününde oruç tuttuklarını görmüş ve “Bu gün niçin oruç tutuyorsunuz?” diye sormuştu. “Bu, hayırlı bir gündür. Allah, o günde Benî İsrâil’i düşmanlarından kurtardı. (Şükür olarak) Hz. Mûsâ o gün oruç tuttu.” dediklerinde Resûlullah da (Sallallahu aleyhi ve sellem );
“Ben Mûsâ’ya sizden daha layığım (yakınım).” buyurup o gün oruç tuttu ve Müslümanlara da tutmalarını tavsiye etti. (Buhârî, Savm, 69; Müslim, Sıyâm, 127-128)

Hz. Peygamberin (Sallallahu aleyhi ve sellem ) bu günde oruç tutulmasını teşvik eden başka hadisleri de vardır. Bir hadiste, “Aşure günü orucunun önceki yılın günahlarına kefaret olacağını zannederim.” buyurmuştur (Tirmizî, Savm, 48)

Başka bir hadiste de Allah Rasûlü (Sallallahu aleyhi ve sellem) Aşure orucuna işaret ederek “Ramazan orucundan sonra en faziletli oruç Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur.” buyurmuştur (Tirmizî, Savm, 40)

Hz. Peygamberin (Sallallahu aleyhi ve sellem ) Yahudilere muhalefet için ertesi sene Aşure orucunu Muharrem’in dokuzuncu günü de tutacağını söylemesi (Ebû Dâvûd, Savm, 66); bu orucun Muharrem ayının dokuzuncu ve onuncu veya onuncu ve on birinci günlerinde tutulmasının daha doğru olacağına işaret etmektedir. (Bkz. Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, IV, 52; Abdürrezzâk, el-Musannef, IV, 287)

Şu da bilinmelidir ki Ramazan orucu farz kılınınca Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem), isteyenlerin Aşure orucu tutup isteyenlerin tutmayabileceğini belirtmiştir. (Buhârî, Savm, 69; Müslim, Sıyâm, 113-126)
(Kaynak: Diyanet)

Bir cevap yazın