Şaban ayının on beşinci gecesi olarak bilinen geceye neden Berat Gecesi adı verilmiştir?
Berat kelimesi (ب ر أ]. (. بَرِيءٌ)) kelimesinden gelmektedir. ”temize çıkma” ve “uzaklaşma” anlamına gelir.
Şaban ayının on beşinci gecesinde Müslümanların Allah’ın affı ve bağışlaması ile günah yükünden kurtulacağı ümit edilerek bu geceye Berat Gecesi denilmiştir
Berat kelimesi ve bu kelimenin türevleri Kur’an’da yirmi beş defa geçer.
، عَنْ أَبِي مُوسَى الأَشْعَرِيِّ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلى الله عليه وسلم ـ قَالَ ” إِنَّ اللَّهَ لَيَطَّلِعُ فِي لَيْلَةِ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ فَيَغْفِرُ لِجَمِيعِ خَلْقِهِ إِلاَّ لِمُشْرِكٍ أَوْ مُشَاحِنٍ
Ebû Musa el-Eş’arî’den nakledildiğine göre Resûlullâh şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz Allah, Şaban ayının on beşinci gecesi (kullarına rahmetle) bakar ve herkese mağfiret eder. Fakat kendisine şirk koşana veya kindarlara mağfiret etmez.” (İbn Mâce, İkâmet, 191, Beyhaki)
Hadis âlimlerine göre bu gece hakkında zikredilen en sahih hadis budur. Hadis âlimleri diğer zikredilen hadisler hakkında; “zayıf ve uydurmadır” demişlerdir.
Gelin bu hadis üzerinde tefekkür edelim.
Bu hadiste Allah’ın tüm mahlukata rahmetle bakacağı ancak sadece iki sınıfa Rahmet etmeyeceği vurgulanıyor.
- Şirk koşanlar
- Kindar olanlar
Bu gecede bağışlanmayı istiyor muyuz?
Öncelikle; şirkin her çeşidinden kendimizi uzak tutalım. Şirk nedir, Allah’a ortak koşmanın içine neler girer. şirkin çeşitleri nelerdir? Bu konuları bilmeden tevhid-i anlamamız, tahkiki imana ulaşmamız mümkün değildir.
Şirk kelimesi ve türevleri, Kur’an’da yirmi beş kez geçmektedir.
En büyük şirk; Allah ile beraber başka ilahlara tapmaktır.
Ayrıca gizli, küçük şirk de; Allah’ın rızasını unutup yapılan işlerin gösteriş için yapılmasıdır.
Allah azze ve celle hepimizi büyük ve küçük şirkten korusun ve saf tevhide eriştirsin.
İkinci grupta zikredilen affedilmeyecek kişiler;
Kindar kişiler;
Öncelikle gelin kin nedir anlayalım.
KİN: Kalpte yerleşen, öç almaya yönelik şiddetli düşmanlık.
Arapça da bu ,şâ – ha – ne ,fiilinden gelmekte olup, hadiste geçen
Muşahın; şiddetli kin tutan ve düşmanlık yapan kimseler demektir.
Rabbimiz azze ve celle kimleri nasıl cennetine girdirecek?
Cevabını âyetlerde bulalım:
A’râf Suresi 43. Ayet; de
وَنَزَعْنَا مَا ف۪ي صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهِمُ الْاَنْهَارُۚ وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي هَدٰينَا لِهٰذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلَٓا اَنْ هَدٰينَا اللّٰهُۚ لَقَدْ جَٓاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّۜ وَنُودُٓوا اَنْ تِلْكُمُ الْجَنَّةُ اُو۫رِثْتُمُوهَا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
“Biz, onların göğüslerinde kine/hınca/öfkeye dair ne varsa hepsini çekip almışızdır. Onların altlarından ırmaklar akar. “Bizi buna ulaştıran Allah’a hamd olsun. Eğer Allah, bizi bu (nimetlere) eriştirmeseydi kendiliğimizden bunlara erişmemiz mümkün olmazdı. Ant olsun ki, Rabbimizin resûlleri bize hakla geldiler.” Onlara: “İşte bu, yaptığınız (salih) amellere karşılık mirasçısı kılındığınız cennettir.” diye seslenilir.
Hicr Suresi 47. Ayet’ de ;
وَنَزَعْنَا مَا ف۪ي صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ اِخْوَانًا عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِل۪ينَ
“Göğüslerindeki kin/düşmanlık/öfke (gibi tüm olumsuz duyguları) çıkarmışızdır. Karşılıklı sedirlerde kardeşler olarak (kurulurlar). “
Bu âyetlerde geçen “غل” Ğıll kelimesi, “مشاحن” ve “ضغن ” dağn”, “حقد” hıgd kelimeleri eş anlamlı olarak kullanılan; göğsünü, kalbini hile, kin ve düşmanlıkla dolduranlardır.
İşte; göğüslerinden, kin ve düşmanlık alınan kulların gireceği yer, varacağı makam, cennettir.
Gerçekten berata ermek, günahlarından arınmak ister misin?
Burada asla “gündüzü oruçlu olup da gece sabaha kadar ibadet edenler bu makama erecekler” denilmiyor.
Lütfen dikkat edelim !!
Şirkten, kin ve düşmanlıktan uzaklaşmak, zikrediliyor.
Eğer bu gönül kabı kinle hâlâ doluysa bu rahmetten mahrumuz demektir.
Âlimler kendi alanlarında, uzmanlık yaptığı alanlarda, bizlere faydalı olmuştur.
Kur’an kıraati ile ilgili olan âlimler bu rivayetleri en ince ayrıntılarıyla talebelerine öğretirken, bazıları fıkıh, bazıları hadis, bazıları da tefsir alanında söz sahibi olmuşlardır.
Bizim anlayamadığımız bir nokta, bir âlimin her alanda da söz sahibi olup, tek bir kişiye tek kaynak olarak bakılmasıdır. Dünyevi işlerde ise her meseleyi uzmanına götürmek konusunda dikkatli olurken, İslâmi ilimlerde bu hassasiyetimiz farklı olmaktadır. Uzmanlık ise Resullulah sallallahu aleyhi ve sellem in sünneti olup, hangi ilmi kimden almamız gerektiğine efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem işaret etmiştir.
Hadisler bir fıkıh kitabından veya ahlâk kitabından değil, hadis kitaplarından araştırılarak kaynakları aranmalıdır. Tefsir veya hadis kitaplarından da fıkhî hükümleri almadan, fıkıh kitaplarından, mezheb âlimlerinin fetvalarından fıkıh öğreniriz. Tecvit ilmini tecvit âlimlerinden alırız. Bunun gibi misalleri çoğaltabiliriz.
Bize Şaban ayının nasıl geçirilmesi gerektiğini anlatan Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hadisleridir.
Gelin oruç konusuna bakalım; bu ayda ne kadar, nasıl oruç tutardı efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem?
Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: “Resulullah aleyhissalâtu vesselâm (bazen) oruca öyle devam ederdi ki, “(Bu ay) hiç yemeyecek” derdik. Bazen da öyle devamlı yerdi ki, “(Bu ay) hiç tutmayacak” derdik. Ben onun ramazan dışında bir ayı tam olarak tuttuğunu görmedim. Herhangi bir ayda, Şâban ayında tuttuğundan daha fazla tuttuğunu da görmedim.”
Buhari, Savm 52; Müslim, Sıyâm 175, (1156); Muvatta, Sıyâm 56, (1, 309); Ebu Dâvud, Savm 56, 59, (2431, 2434); Tirmizi, Savm 37, (736); Nesâi, Savm 70, (4, 199, 200).
Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) anlatıyor: “Ben, Resulullah (aleyhissalâtu vesselam)’ın Şâban ve Ramazan dışında iki ayı peş peşe tam olarak oruçla geçirdiğini görmedim.”
Tirmizi, Savm 37, (736); Ebu Dâvud, Savm 11, (2335); Nesâi, Savm 70, (4, 200).
Üsâme (radıyallahu anh) anlatıyor: “Ey Allah’ın Resulü dedim, Şâban ayında tuttuğun kadar başka aylarda oruç tuttuğunu göremiyorum (sebebi nedir?)” diye sordum. Şu cevabı verdi:
“Bu, Receb’le Ramazan arasında insanların gaflet ettikleri bir aydır. Halbuki O, amellerin Rabbülâlemin’e yükseltildiği bir aydır. Ben, oruçlu olduğum halde amelimin yükseltilmesini istiyorum.”
Nesâi, Savm 70, (4, 201).
Bu üç hadisten anlıyoruz ki; Şaban ayında çok oruç tutardı, bizler de en azından, her kameri ayın on üç, on dört ve on beşinci günleri eyyamı biyz günlerini oruçlu geçirmeye çalışalım. Niyetimizin berat günü orucu diye olmasına veya böyle münakaşalara girmeden, Allah rızası için ne kadar oruç tutabilirsek tutalım.
Berat gecesi için ne kadar dua edebilirsek, mağfirete, affa nail olabilmek için edelim, sadaka verelim, kaza namazları veya kıyam-ı leyl, teheccüd kılalım.
Sahabe-i kiramdan bu geceyi sabaha kadar ibadetle geçirdiklerine dair rivayetler varken bu gece için özel bir namaz olup olmaması meselesi tartışma konusudur.
Riyazussalihin kitabının müellifi olan, Sahih-i Müslim’in açıklamasını yazan , Şafiî fıkhını yazdığı mecmuu kitabı da meşhurdur.
İmam Nevevi hadis konusunda İmam Gazali’den daha fazla uzmanken, İmam Gazali ise terbiye, tevhid ilminin delilleri, mantık ve kelam ilminde uzmandır.
Ihya-i Ulumuddin ise terbiye ve ahlâk kitabı olduğundan burada zikredilen bazı hadisler zayıftır.
Nevevî (rahimehullah) el-Mecmû, 3/548) kitabında şunları kaydetmiştir:
100 rek’atlık Şa’bân’ın orta gecesi namazı; namazı bid’attır, reddolunan ,kabûl olmayan münkerdir. Bu namazın ihya i ulumiddin zikredilen hadise aldanılmaz.
Bu sözleri söyleyen İmam Nevevi’dir. Hedefimiz bu mübarek gecede affa mazhar olanlardan olmak olmalıdır.
Berata, günahlardan kurtulmaya vesile olsun gecemiz.
Berat gecemiz mübarek olsun, gönüllerimiz kinden arınsın.
Selâmetle kalın.
Selâm ve dua ile.
Sevgi Yağcıoğlu