Buhari De Geçen İlimle İlgili Hadisler

Allah her kimin hayrını isterse ona dîn hususunda büyük bir anlayış verir. Ben (verici değil) yalnız taksim ediciyim. Veren ise Allah’tır[29]. Bu ümmet Allah’ın (kıyamet) emri zuhur edinceye kadar Allah’ın dîni üze­rinde hep sebat edip duracak ve kendilerine muhalefet edenler onlara zarar veremiyecektir”[30]
Ve Umer ibn Hattâb: “Seyyidler olmanızdan önce  fakîhler olunuz” dedi[32].
21-……. Bize Hammâd ibn Usâme (201), Bureyd ibn Abdillah’tan; o da Ebû Musa (R)’dan tahdîs etti. Peygamber (S) şöyle bu­yurmuştur: “Allah’ın benim vâsıtamla gönderdiği hidâyet ve ilim, bol yağmura benzer. Bu yağmur kâh öyle bir toprağa düşer ki, onun bir kısmı suyu kabul eder ve çayır ile bol ot yetiştirir. Bir kısmı da kurak olur, suyu (üstünde) tutar da Allah onunla insanları fâidelendirir: On­dan hem kendileri içerler, hem de hayvanlarını suvarırlar, ekin eker­ler. Bu yağmur diğer bir nevi’ toprağa daha isabet eder ki, düz ve kaypaktır; ne suyu üstünde tutar, ne çayır bitirir. Allah ‘in dînini an­layıp da Allah ‘m benim vâsıtamla gönderdiği hidâyet ve ilimden fay­dalanan ve bunu bilip de başkasına bildiren kimse ile, bunu duyduğu vakit kibrinden başını bile kaldırmayan ve Allah’ın benimle gönderi­len hidâyetini kabul etmeyen kimse böyledir”[38].
15-…….Ben Abdullah ibn Mes’ûd Radıyallahu anhu’dan işittim, şöyle dedi: Peygamber sallalahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İki kişiden başkasına gıbta olmaz: Allah tarafından kendisine mal verilip de hakk yolunda o malı helak etme­ğe musallat kılınan kimse, Allah tarafından kendisine hikmet verilip de onunla hükmeden ve onu başkalarına öğreten kimse
Urve’den; o da Abdullah ibn Amr ibni’l-Âs’tan tahdîs etti. Abdullah ibn Amr (R) şöyle demiştir: (Veda haccında) Rasûlullah(S)’tan işittim, şöyle buyuruyordu:
“Allah, ilmi kullarından çekip çıkarmak (yânî silmek) suretiyle değil, âlimleri kabz etmek suretiyle kabz edecektir. Nihayet hiç bir âlim kalmayınca, halk bir takım câhil kimseleri ken­dilerine başkanlar edinirler. Bunlara bir takım suâller sorulur, onlar da ilimleri olmadığı hâlde fetva verirler de hem kendileri dalâlete dü­şerler, hem halkı dalâlete düşürürler”[69]
İlim (Öğrenip Öğretmek)de Haya Babı

Ve Mucâhid ibn Cebr: “Haya eden de, büyüklük taslayan da ilim öğrenemez” demiştir. Âişe Radıyallahu anha da :
“Ensâr kadınları ne iyi kadınlardır! Hayaları kendilerini dînde fakîhler (derin âlimler) olmalarından men’ etmedi” demiştir[101]

Kaynaklar

[29] Bu sözün ma’nâsı şudur: Bana vahy olunan dîn ilmini teblîğ ederken, bâzıları­na tahsîs edip de diğerlerinden gizlediğim yoktur. Allah tarafından bana her ne bildirilmiş ise herkese musâvî surette teblîğ ediyorum. Ben ancak bir taksîm edi­ciyim. Tebliğlerim herkese göre farksız olmakla beraber, bu tebliğler insanlar  tarafından farklı derecelerde anlaşılıyor. Çünkü anlayışı veren Allah’tır. Allah’ın verdiği şey, kullarına farklı derecelerde oluyor. Bunun izleri de benim tebliğimden sonra görülüyor. Herkes kısmetini benden alırsa da, veren Allah’tır, ben değilim.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/231-232.
[30] Bu hadîs üç hükmü şâmildir: Biri, dînde fakîh olmanın üstünlüğü; ikincisi, hakîkatte vericinin Allah’tan ibaret olduğu; üçüncüsü de, bu ümmetten bir kısmı­nın ebediyyen hakk dîn üzerinde bakî olacağıdır. Hadîsin son fıkrası: “Ümmetimden dâima hakk üzere gâlib ve zahir, muhaliflerinin zarar veremiyeceği bir taife hiç eksik olmayacaktır” (Alâmetu’n-Nübüvve, Müslim, 53. bâb) hadîsinin ma’nâsına da uygundur.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/232.
[32] Bu bâb ismindeki hasedden maksad gıbtadır. Çünkü hased islâm’da haram kı­lınmış çirkin bir huydur. Hased, bir kimsedeki ni’metin kendisinde olmasını is­temekle beraber, ondakinin yok olmasını arzu etmektir. Gıbta ise, bir kimsedeki ni’metin devamını istemekle beraber, kendisinde de olmasını arzu etmektir. Buradaki hased’in gıbta ma’nâsına olduğunu “Fadâilu’l-Kur’ân”da Ebû Hureyre’nin rivayet ettiği hadîs te’yîd etmektedir: “Kur’ân sahibinin gıbta edil­mesi babı”; 20. bâb, 46. hadîs. Hz. Umer’in sözü olan ta’lîke gelince, onu ibn Abdi’1-Berr, İbn Sîrîn hadî­sinden; o da Ahnef’ten olmak üzere sahîh bir senedle rivayet etmiştir. “Efendi­ler olmanızdan evvel fakîhler olunuz” demek, efendilik ve başkanlıktan önce, daha küçük yaşlarda iken öğrenip âlimler olunuz; yâhud evlenmeden evvel âlimler olunuz, sonra büyüklük, idarecilik veya kocalık sıfatı, sizlerin üstâd önüne otu­rup ilim öğrenmenize mâni’ olur, demektir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/233
69: [69] “Bunun ma’nâsı şudur: Allah, ilmi kendilerine ihsan ettikten sonra kullarından çekip çıkarmaz. Onlara kendisini bilmeğe ve şeriatını yaymağa götürücü olan ilim hususunda hibe ettiği şeyleri geriye almaz. Lâkin Allah’ın ilmi çekip alma­sı, âlimlerin öğretim yapmayarak kendi ilimlerini zayi’ etmeleri suretiyle olur, nihayet geçen âlimlere halef olacak hiçbir âlim bulunmaz, işte Peygamber böy­lece bütün hayırların kabz olunacağını haber vermiştir”(İbn Battal).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/257.

101] Büyüklere iclâl ve ihtiram ciheti üzere vâki’ olacak haya makbuldür. Amma dî­nî bir işi terke sebeb olacak hayaya, yânî utangaçlığa gelince, o kötülenmiştir. Ve böylesi dînin tavsiye ettiği haya değildir. O ancak zaîflik, gevşeklik ve aczdir.
Mucâhid ibn Cebr’in sözü olan ta’lîkı, Ebû Nuaym, el-Hılye’de Alî ibn Medînî’den; o da İbn Uyeyne’den; o da Mansûr’dan; o da Mucâhid’den tarikiyle Buhârî’nin şartına göre sahîh bir senedle vasl etmiştir.
Âişe’nin sözü olan ta’lîkı da, Ebû Dâvûd, Ubeydullah ibn Muâz’dan, bize babam tahdîs etti, bize Şu’be, İbrahim ibn Muhâcir’den; o da Safiyye bintu Şeybe’den; o da Âişe’den; şöyle dedi… senediyle rivayet etmiştir (ibn Hacer, Aynî, Kastallânî).
Bu bâbdaki hadîs ile ilim öğrenmekte ve öğretmekte utanmak olmayacağı sabit olmuştur. Keza bu hususta utanıp sıkılmamanın güzelliği, hadîsin tarîkle­rinin birinde takarrür eden hükümle sabittir: Mü’minlerin anneleri bu suâlin­den dolayı Ümmü Suleym’i ayıpladılar da Rasûlullah (S) onları bundan men’ etmiştir.
Şu hâlde, dînî ve ilmî mes’elelerde utanmanın suâle mâni teşkîl etmemesi lâzım geleceğini öğrenmiş oluyoruz.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/282.Ve Umer ibn Hattâb: “Seyyidler olmanızdan önce  fakîhler olunuz” dedi[32].

Bir cevap yazın