Usame bin Şureyk (Radiyallahu anh) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu aleyhi ve sellem) sahabeler ile beraber iken geldim. Onlar Nebi’nin (Sallallahu aleyhi ve sellem) yanında başlarının üzerinde kuş varmış hareket ettiklerinde uçacakmış gibi idiler. Onlara selam verip oturdum. Civar köylerden bedevi Araplar geldi ve:
−Ya Rasûlallah, hasta olduğumuzda tedavi olalım mı? dediler. Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
−“Evet, tedavi olunuz! Zira Allah yarattığı her derde deva yaratmıştır. Ancak ihtiyarlık müstesnadır!”
(Ahmed bin Hanbel Müsned 4/278, Ebu Davud 3855, Tirmizi 2039, İbni Mace 3436)
Ebu Hureyre (Radiyallahu anh) şöyle dedi:
Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“Allah indirdiği her derde mutlaka şifa da indirmiştir.”
(Buhari 5720)
Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu anh) şöyle dedi:
Rasûlullah’a (Sallallahu aleyhi ve sellem):
−Ya Rasûlallah! İnsanların bela yönünden hangisi daha şiddetli olur dedim. Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
−“Bela yönünden insanların en şiddetlisi, Nebilerdir. Sonra rütbece en üstün olanlar. Kul dinine göre belaya uğratılır. Kişi dininde kuvvetli ise belası şiddetli olur. Eğer dininde zayıf ise o da dinine göre belaya uğratılır. Bela kuldan ayrılmaz (imtihana devam eder) ta ki kul üzerinde hiç günah kalmamış bir halde yeryüzünde gezer olunca onu bırakır.”
(Ahmed bin Hanbel Müsned 1481, Darimi 2/320, İbni Mace 4023, İbni Hibban Mevarid 699, Albânî Sahihu’l-Cami’ 992)
İbnu’l-Kayyim el-Cevziyye (Rahmetullahi aleyh) şöyle demiştir:
“Başına bir bela geldiği vakit kerem sahibi kimselerin sabrı ile ona sabret! O seni daha çok kerem sahibi yapar. Onu insanlara şikâyet ettiğin vakit, Rahim olan Allah’ı hiç merhameti olmayanlara şikâyet etmiş gibi olursun!”
(İbnu’l-Kayyim el-Cevziyye Uddeti’s-Sabirin 90)
Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu anhuma) şöyle dedi:
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem), hasta ziyareti için bir hastanın yanına girdiğinde ona şöyle derdi:
لاَ بَأْسَ، طَهُورٌ إِنْ شَآءَ اللهُ
“Beis yoktur, arınma (tuhur) olur inşallah.”
(Buhari 12/5698)
Abdulaziz bin Suheyb şöyle dedi:
Ben, Sabit el-Bunânî (Radiyallahu anh) ile beraber Enes’in (Radiyallahu anh) yanına girdim. Sabit el-Bunânî (Radiyallahu anh), Enes’e (Radiyallahu anh):
–Ya Eba Hamza! Ben hastalandım, dedi. Enes (Radiyallahu anh):
−Seni, Rasûlullah’ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) rukyesi ile rukye yapayım mı? (Yani Rasûlullah’ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) duası ile tedavi edeyim mi?) dedi. Sabit el-Bunânî de (Radiyallahu anh):
−Evet dedi. Bunun üzerine Enes (Radiyallahu anh):
اللَّهُمَّ رَبَّ النَّاسِ، مُذْهِبَ الْبَاسِ، إِشْفِ أَنْتَ الشَّافِي، لاَ شَافِيَ إِلاَّ أَنْتَ، شِفَآءً لاَ يُغَادِرُ سَقَمًا
−“Ey insanların Rabbi olan Allah’ım! Hastalığı giderip, şifa ver! Sen şifa vericisin. Sen’den başka şifa verici yoktur. Hiçbir hastalık bırakmayacak şekilde şifa ver, diyerek dua etti.”
(Buhari 12/5767, Tirmizi 980, Ebu Davud 3890)
Osman bin Ebi’l-Âs (Radiyallahu anh) şöyle dedi:
Rasûlullah’a (Sallallahu aleyhi ve sellem), Müslüman olduğum günden beri vücudumda hissettiğim bir rahatsızlığı şikâyet ettim ve buna müteakiben Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) bana şöyle buyurdu:
−“Vücudunun ağrıyan yerine elini koy ve üç kere:
بِسْمِ اللهِ
‘Bismillah’ de ve yedi kere de şöyle de:
أَعُوذُ بِاللهِ، وَقُدْرَتِهِ، مِنْ شَرِّ مَا أَجِدُ، وَأُحَاذِرُ
Allah’ın adıyla. Hissettiğim ve hissedeceğim ağrının şerrinden, Allah’a ve O’nun kudretine sığınıyorum.”
(Müslim 2202/67)
Osman bin Ebi’l-Âs (Radiyallahu anh) şöyle dedi:
Rasûlullah’a (Sallallahu aleyhi ve sellem) geldim ve:
−Bende bir ağrı var, neredeyse beni helak edecek dedim. Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) bana şöyle buyurdu:
−“Sağ elinle ağrıyan yeri yedi defa ovala ve:
أَعُوذُ بِعِزَّةِ اللهِ، وَقُدْرَتِهِ مِنْ شَرِّ مَا أَجِدُ
Duyduğum ağrının şerrinden Allah’ın izzet ve kudretine sığınırım diye dua et!”
Ben bunu yaptım. Aziz ve Celil olan Allah da bendeki bu ağrıyı giderdi. O günden beri aileme ve başkalarına sürekli bunu tavsiye ediyorum.
(Ebu Davud 3891, İbni Mace 3522, Tirmizi 2162)
Abdullah ibni Mes’ud’un (Radiyallahu anh) hanımı Zeynep (Radiyallahu anha) şöyle dedi:
Yaşlı bir kadın humre hastalığını okumak için bize gelirdi. Abdullah eve gireceği vakit öksürerek ses çıkarırdı. Bir gün Abdullah eve geldi kadın onun sesini işitince korkusundan sedirin altına gizlendi. Abdullah yanıma geldi oturdu. Bana dokundu ve (belimde) ip buldu ve bana:
−Bu nedir? dedi. Ben de dedim ki:
−Humreden dolayı (humre denilen hastalık; Kızıl hastalığı, Kızıl hastalığı A grubu beta hemolitik streptokoklar adı verilen bir grup bakterinin neden olduğu bir enfeksiyon hastalığıdır) benim için okunmuş rukyedir. Onu çekip koparıp attı ve şöyle dedi:
−Ant olsun ki, Abdullah’ın ailesi şirkten uzaktır. Rasûlullah’ı (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyururken işittim:
−“Şüphesiz ki, temaim ve tivele şirktir!”
Zeynep (Radiyallahu anha) şöyle dedi:
−Ben bir gün dışarı çıktım biri bana baktı ve gözümden yaş aktı. Gözümü okuduğum vakit yaş akması kesildi. Okumayı terk ettiğim vakit ise gözümden yine yaş aktı. Abdullah ibni Mes’ud (Radiyallahu anh) dedi ki:
−O şeytandır! Sen ona itaat ettiğin vakit, seni bıraktı. Sen ona asi olduğun vakit, parmağını gözüne soktu. Eğer sen, Rasûlullah’ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) yaptığı gibi yapsaydın daha hayırlı ve şifa bulmaya daha layık olurdun.
Gözümüz ağrıyınca veya sulanınca okunacak dua;
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“Gözüne suyu serpersin ve şöyle dersin!”
أَذْهِبِ الْبَاسَ رَبَّ النَّاسِ إِشْفِ، أَنْتَ الشَّافِي لاَشِفَآءَ إِلاَّ شِفَاؤُكَ، شِفَاءً لاَ يُغَادِرُ سَقَمًا
Temaim: Temime’nin çoğuludur.
Tivele: Karı koca arasında ki muhabbeti artırmak veya onları ayırmak için yapılan şey.
Temime: Nazar boncuğu ve muska demektir. Temime kelimesinin anlamları şunlardır:
a) Göz değmesini engellemek için boyna takılan bir nesne.
b) Sırma yahut ipe dizilen alacalı, beyazlı ve siyahlı boyuna asılan boncuk.
c) İçerisine sure veya koruma duaları yazılan kolye.
d) Çocukların boyunlarına asılan muska.
(İbni Mace 3530, Ebu Davud 3883, Ahmed bin Hanbel Müsned 3615)
Hârice bin Salt et-Temîmî (Radiyallahu anh), amcasından şöyle rivayet etti:
Amcam, Rasûlullah’ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) yanına gelip Müslüman olmuş. Sonra Rasûlullah’ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) yanından ayrılıp geri dönmüş. Daha sonra bir topluluğa uğramış. Onların yanında demirle bağlanmış deli bir adam varmış. O delinin ailesi amcama:
−Bize anlatıldığına göre şu sizin arkadaşınız Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) hayırla gelmiş. Senin yanında bu deliyi tedavi edecek bir şey var mı? diye sormuşlar. Bunun üzerine amcam şöyle devam etti:
Deliye Fatiha ile rukye yaptım ve deli iyi oldu. Bana yüz tane koyun verdiler. Rasûlullah’a (Sallallahu aleyhi ve sellem) gelip bunu anlattım. Rasûlullah’da (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
−“Bundan başka (okuduğun bir şey) var mı?”
Ben de:
−Hayır dedim. Rasûlullah’da (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
−“O koyunları al! Allah’a yemin ederim ki, bâtıl rukye karşılığında aldığını yiyen nice insanlar vardır. Allah’a yemin olsun ki, sen hak olan rukye karşılığında aldığını yiyorsun.”
(Ebu Davud 3896, Ahmed bin Hanbel Müsned 5/221, Buhari 12/5771, Müslim 2201/65)
Aişe (Radiyallahu anha) şöyle dedi:
“Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem), ailesinden bir kimse hastalandığı zaman, onun üzerine; Muavvezat’ı (İhlâs, Felak ve Nâs Surelerini) okurdu…
(Müslim 2192/50)
Suheyl’in babası Ebu Salih (Radiyallahu anh) şöyle dedi:
Eslem kabilesinden bir adam şöyle dedi:
Rasûlullah’ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) yanında oturuyordum, Rasûlullah’ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) sahabelerinden biri gelip şöyle dedi:
−Ey Allah’ın Rasûlü! Bu gece zehirlendim ve sabaha kadar uyuyamadım! Rasûlullah da (Sallallahu aleyhi ve sellem) ona şöyle buyurdu:
−“Seni zehirleyen şey nedir?”
Sahabe:
−Akreptir, dedi. Rasûlullah da (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
−“Eğer sen akşamladığın vakit şöyle dua etmiş olsaydın Allah Azze ve Celle dilerse akrep sana zarar veremezdi: (her türlü zarardan korunmak için okunacak dua)
أَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللهِ التَّامَّاتِ مِنْ شَرِّ ماَ خَلَقَ
Yarattığı şeylerin şerrinden Allah’ın tam olan kelimelerine sığınırım.”
(Ebu Davud 3898, İbni Mace 3518, Müslim 2709/55)
Aişe (Radiyallahu anha) şöyle dedi:
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem), hasta ziyaretine gittiğinde yahut bir hasta Rasûlullah’a (Sallallahu aleyhi ve sellem) getirildiğinde şöyle dua ederdi:
أَذْهِبِ الْبَاسَ، رَبَّ النَّاسِ، إِشْفِ، وَأَنْتَ الشَّافِي لاَ شِفَآءَ إِلاَّ شِفَاؤُكَ، شِفآءً لاَ يُغَادِرُ سَقَمًا
“Ey İnsanların Rabbi! Hastalığını giderip, şifa ver. Sen şifa verensin. Senin şifandan başka hiçbir şifa yoktur. Hiçbir hastalık bırakmayacak şekilde şifa ver!”
(Buhari 12/5715, Müslim 2191/47, İbni Mace 3520)
Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu anhuma) şöyle dedi:
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“Kim, henüz eceli gelmemiş bir hastayı ziyaret eder de onun yanında yedi kere şöyle dua ederse, Allah o hastayı iyi eder:
بِسْمِ اللهِ، أَسْأَلُ اللهَ الْعَظِيمَ رَبَّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ أَنْ يَشفِيَكَ
Allah’ın adıyla. Büyük Arşın sahibi yüce Allah’tan sana şifa vermesini dilerim.”
(Ebu Davud 3106, Tirmizi 2165, Nesei, Ahmed bin Hanbel Müsned 1/239, 375)
Ebu Said el-Hudri (Radiyallahu anh) şöyle dedi:
“Cebrail (Aleyhisselam), Nebi’ye (Sallallahu aleyhi ve sellem) gelerek:
–Ey Muhammed! Hastalandın mı? diye sordu.
Nebi de (Sallallahu aleyhi ve sellem):
–‘Evet’ dedi. Cebrail (Aleyhisselam):
بِسْمِ اللهِ أَرْقِيكَ، مِنْ كُلِّ شَيْءٍ يُؤْذِيكَ، مِنْ شَرِّ كُلِّ نَفْسٍ أَوْ عَيْنِ حَاسِدٍ، اَللهُ يَشْفِيكَ، بِسْمِ اللهِ أَرْقِيكَ
–Allah’ın ismiyle seni rahatsız edecek her şeyden, her bir canlının zararından hasetçinin gözünden, seni okuyup sana dua ederim. Allah sana şifa versin. Allah’ın adıyla sana dua edip nefes ederim, dedi.”
(Müslim 2186/40, İbni Mace 3523)
Aişe (Radiyallahu anha) şöyle dedi:
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şu rukye ile rukye yapardı (Yani şu dua ile hastaları okurdu):
أَذْهِبِ الْبَاسَ رَبَّ النَّاسِ، بِيَدِكَ الشِّفَاءُ، لاَ كاَشِفَ لَهُ إِلاَّ أَنْتَ
“Ey İnsanların Rabbi! Bu hastalığı gider. Şifa ancak Senin elindedir. Onu Senden başka giderecek yoktur.”
(Müslim 2191/49)
Aişe (Radiyallahu anha) şöyle dedi:
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şu rukye ile rukye yapardı (Yani şu dua ile hastaları okurdu):
اِمْسَحِ الْبَاسَ رَبَّ النَّاسِ، بِيَدِكَ الشِّفَاءُ، لاَ كاَشِفَ لَهُ إِلاَّ أَنْتَ
“Hastalığı sil (yok et) Ey İnsanların Rabbi! Şifa ancak Senin elindedir. Onu Senden başka giderecek yoktur.”
(Buhari 12/5768)
Aişe (Radiyallahu anha) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu aleyhi ve sellem) hastaya şöyle rukye yapardı (Yani hastaya şu duayı okurdu):
بِسْمِ اللهِ، تُرْبَةُ أَرْضِنَا، بِرِيقَةِ بَعْضِنَا، يُشْفَى سَقِيمُنَا، بِإِذْنِ رَبِّنَا
“Allah’ın ismiyle. Şu bizim yurdumuzun toprağı ile bağzımızın tükürüğüdür. Rabbimiz izniyle hastamız şifalanır.”
(Buhari 12/5768, 5769, Müslim 2194/54 Ebu Davud 3895, İbni Mace 3521)
Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu anhuma) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“Bir kimse hastayı ziyarete geldiği zaman şöyle desin:
اللَّهُمَّ إِشْفِ عَبْدَكَ، يَنْكَأُ لَكَ عَدُوًّا، اَوْ يَمْشِي لَكَ إِلَى جَناَزَةٍ
Ey Allah’ım! Kuluna şifa ver. Senin için düşmanı öldürür yahut da Senin için cenazede yürür.”
(Ebu Davud 3107)
Kaynak: