Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellemşöyle buyurdu: “Faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Kadir gecesini değerlendiren kişinin geçmiş günahları bağışlanır.” Buhârî, Îmân 25, 27, 28, 35, Savm 6, Terâvih 1, Leyletü’l-kadr 1; Müslim, Müsâfirîn 173-176. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Ramazan 1; Tirmizî, Savm 1; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 3, Savm 39-40; İbni Mâce, İkâmet 173, Sıyâm 2, 39 Açıklamalar Kadir sûresinde kıymeti anlatılan ve fakat zamanı kesin olarak açıklanmayan o kutlu gecenin fazilet ve bereketine gönülden inanıp sevabını sadece Allah’tan bekleyerek ibadet, dua ve hayır hasenât ile o geceyi ihyâ edip değerlendirmeye çalışan mü’minlerin elde edecekleri kazanç, geçmiş günahlarının bağışlanmasıdır. Bu, küçümsenecek bir sonuç olmadığı gibi, hadisin ifadesiyle iman ve ihtisaba dayalı ihyâ da basit ve rastgele kayıtlar değildir. İman, her işimizde temel şarttır. Yapılan her ibadet de Allah rızâsını gözeterek, mükâfatı sadece ve sadece O’ndan bekleyerek (ihtisab) ifa edilmelidir. Hadisteki bu iki şart, ibadetlerin başka maksatlarla da yapılabileceğini fakat bunların hiçbir olumlu sonuç vermeyeceğini anlatmaktadır. İnanmadığı halde ya da gösteriş olsun diye böyle müstesna gün ve gecelerde birtakım girişimlerde bulunanlar, ancak kendilerini aldatırlar ve boşuna yorulmuş olurlar. Âdet olduğu için değil, içinden gelerek Kadir gecesini değerlendirmeye çalışmak önemlidir. Bunun sonucu ise, geçmiş günahlardan arınmaktır. İnsanın geçmişi, sırtında bir kanbur gibi daima kendisini takip eder. Günah ve vebâl yükü altındaki insan, böylesi fırsatlarda işte o yükten kurtulma imkânını yakalar. Bu, son derece rahatlatıcı bir sonuçtur. Yeni doğmuş gibi, hayata yeniden başlamayı kim istemez? Şu halde Kadir gecesini nasıl değerlendirmek gerekmektedir? Nevevî, bununla ilgili olarak ikisi Hz. Peygamber’in davranışını biri de bir tavsiyesini ihtivâ eden üç hadisi bu konunun sonunda zikretmiştir. Bu soruyu o hadislerin açıklamasında cevaplandıracağız. Burada sadece Kadir gecesini ihyâ etmenin önemi ve neticesi bildirilmekte ve buna teşvik edilmektedir. Hadisten Öğrendiklerimiz
Kadir gecesi, kadri yüce bir gecedir.
Değer ve faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek bu geceyi ihyâ eden, geçmiş günahlarından arınır.
İnançsız ve ihlâssız yapılacak herhangi bir dinî davranışın kıymeti yoktur.
Abdullah İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, bir grup sahâbî, rüyalarında Kadir gecesinin ramazan’ın son yedi gecesinde olduğunu görmüşler (ve bunu Hz. Peygamber’e bildirmişler)di. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kadir gecesi ile ilgili rüyalarınızın, ramazanın son yedi gecesi üzerinde toplandığını görüyorum. O halde Kadir gecesini arayan onu ramazanın son yedi gecesinde arasın!”
Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ramazan ayının son on gününde câmiye kapanır ibadete soyunur ve şöyle buyururdu: “Kadir gecesini ramazanın son on günü içinde arayınız!” Buhârî, Leyletü’l-kadr 3; Müslim, Sıyâm 219. Ayrıca bk. Tirmizî, Savm 72 1197 numaralı hadis ile birlikte açıklanacaktır.
Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kadir gecesini ramazan’ın sonon günündeki tek gecelerdearayın!”
Yine Âişe radıyallahu anhâşöyle dedi: Ramazan ayının son on günü girdiğinde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem geceleri ihyâ eder, ev halkını uyandırır, ciddiyetle ibadete soyunur ve eşleriyle ilişkiyi keserdi. Buhârî, Leyletül-kadr 5; Müslim, İ’tikaf 7. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Ramazan 1; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 17; İbni Mâce, Sıyâm 57 1197 numaralı hadis ile birlikte açıklanacaktır.
Yine Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ramazanda diğer aylardan daha fazla (kulluk yapmaya) çalışırdı. Ramazanın son on gününde de ramazanın öteki günlerinden daha fazla ibadet ederdi. Müslim, İ’tikâf 8. Ayrıca bk. Tirmizî, Savm 72; İbni Mâce, Sıyâm 57 Açıklamalar Bu beş hadîs-i şerîfin beşi de Kadir gecesinin hangi gece olduğunu belirlemeye yönelik ipuçları ihtiva etmektedir. İlk üçü Sevgili Peygamberimiz’in sözlü tavsiyelerini, son ikisi de bizzat onun tavrını bize nakletmektedir. Böylece hem sözlü hem de fiilî sünnet, Kadir gecesinin ramazan ayının son on günü içindeki gecelerden biri olduğu konusunda ağırlıklı bir kanaat vermektedir. Ayrıca son iki hadis, ramazanın son on günü mescidde ibadete çekilme anlamındaki i’tikâf sünnetini de gündeme getirmektedir. Kadir ve kıymetinin pek yüksek olduğuna daha önceki âyetler ve hadiste dikkat çekilen Kadir gecesinin hangi geceye rastladığı pek tabii olarak merak konusudur. Bu beş hadis işte bu merakımızı gidermeye yönelik işaretler taşımaktadır. Aslında bu durum merakımızı gidermekte midir, artırmakta mıdır o da pek belli değildir. İbni Ömer’in rivayetinde, sahâbîlerden bir grubun Kadir gecesinin ramazanın son yedi gecesinde olduğuna dair rüyalar gördüğünü öğreniyoruz. Şu halde ashâb-ı kirâm da pek tabii olarak bu mübarek gecenin hangi gece olduğunu rüyalarına girecek kadar merak etmişler. Ancak yine de bu mübarek gece kesin olarak tesbit edilememiş, “son yedi geceden biri”gibi esnek bir tesbit söz konusu olabilmiştir. Peygamber Efendimiz de rüyaların bu son yedi gece üzerinde toplanmasını dikkate alarak, “Kim Kadir gecesinin zamanını merak edip aramaya kalkarsa onu ramazan ayının son yedi gecesi içinde arasın” buyurmak suretiyle genel bir arama alanı tayin etmiştir. Ancak bu son yedi gecenin, yirmi birinci geceden sonraki yedi gece mi, yoksa en sondan başlamak üzere 23. veya 24. geceyi de içine alan yedi gece mi olduğunda görüş ayrılığı bulunmaktadır. Yoksa tek sayılı son yedi gece mi olduğu (ki bu takdirde 17. gece de bu sayımın içine girer) üzerinde durulmuştur. Ancak bu son ihtimal, aşağıdaki hadisler dikkate alınınca oldukça zayıflamaktadır. İkinci hadiste bu alan, birinci hadisteki yedi gecenin de içinde bulunduğu “ramazan ayının son on günü” olarak gösterilmiştir. Bu tesbit ve tavsiye, otuz günlük ay üzerinden son on gün, yani son üçte biri gibi daha genel bir taksimin sonucudur. Son yedi gün belirlemesine asla aykırı değildir. Üçüncü hadiste ise, Kadir gecesinin, son on günün tek sayı ile ifade edilen gecelerinde aranması tavsiye edilmektedir. Böylece son on gün içindeki tek sayılı (21, 23, 25, 27 ve 29) beş geceden birinin Kadir gecesi olabileceği ortaya çıkmaktadır. Memleketimizde ve İslâm dünyasında ramazanın 27. gecesi Kadir gecesi olarak bilinmekte ve ihyâ edilmeye çalışılmaktadır. Kandil gecelerini veya herhangi bir geceyi ihyâ etmenin iki anlamı vardır. Birincisi o geceyi ihya eden kişinin şahsına yönelik yorumdur. Yani kişi, o geceyi ibadetle geçirmek suretiyle bir çeşit ölüm niteliğindeki uykudan kendisini alıkor. Böylece, “Allah, ölenin ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uykusundayken canlarını alır” [Zümer sûresi (39), 42] âyetinde bildirilen duruma uygun bir anlam içerisinde kişi kendi nefsini diriltmiş (ihyâ etmiş) gibi olur. İkincisi, bizzat o geceye yönelik olan yorumdur. Kişi ibadet ve tâatle değerlendirdiği zaman gece, onun için sanki gündüzleştirilmiş yani diriltilmiş bir zaman olur. Bu durum da şu âyetin anlamına uygun düşer: “Allah’ın rahmetinin eserlerine bir bak: Yeryüzünü, ölümünün ardından nasıl diriltiyor?” [Rum sûresi (30), 50]. Herkesin nasibi, gücü nisbetinde gecenin ne kadarını ihyâ etmişse o kadardır. Nitekim Hz. Peygamber’in, yatsı namazını cemaatle kılan kimsenin gecenin yarısını, sabah namazını cemaatle kılanın ise gecenin tamamını ihyâ etmiş sayılacağına dair bir beyânı da nakledilmiştir (bk. Müslim, Mesacid 260; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 58, 68]. Dördüncü hadiste Hz. Peygamber’in ramazanın son on gününün gecelerini ihyâ ettiği, ev halkını da buna teşvik ettiği ve tam anlamıyla ibadete soyunduğu bildirilmektedir. Önce şuna işaret edelim ki bu hadiste her ne kadar bütün bir geceyi ihyâ ettiği anlamında “küllehu” ifadesi geçiyorsa da bu “büyük bir kısmını” ihyâ ettiği anlamındadır. Zira Hz. Âişe vâlidemiz, Peygamber Efendimiz’in hiçbir geceyi sabaha kadar uyanık geçirmediğini kesin bir şekilde ifade buyurmaktadır. Ancak altıncı hadiste de açıkça görüldüğü gibi Hz. Peygamber, ramazan ayı girince diğer günlerden daha fazla ibadet ederdi. Özellikle ramazanın son on gününde bu mübarek ayın diğer günlerinden daha fazla kendisini ibadete verirdi. Bu ifadeler, onun ekseriyetle ramazanın son on gecesini ihya ettiğini göstermektedir. Efendimiz’in bu hareketi, daha doğrusu bu fiilî sünneti, Kadir gecesinin bu günler içinde olduğunu ve onu ihyâ etmiş olmak için, Kadir gecesinin bulunması muhtemel olan günlerin hepsini değerlendirmeye çalıştığını göstermektedir. Ayrıca hanımlarıyla ilişkiyi kesip onları da ibadet etmeleri için uyandırması o gecelerin bulunmaz birer fırsat olduğunu anlatmaktadır.
Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Ey Allah’ın Resulü! Kadir gecesinin hangi gece olduğunu bilecek olursam, o gece nasıl dua edeyim? diye sordum.
“Allahım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin. Beni bağışla! diye dua et” buyurdu. Tirmizî, Daavât 84. Ayrıca bk. İbni Mâce, Dua 5 Bin aydan hayırlıdır denmesinin hikmeti nedir? “Bin ay” seksen üç sene dört aylık bir süreye tekabül eder. Geçmişteki salih kimselerin bir ömür boyu kazandıkları manevi mertebeyi bir gece içinde elde etme fırsatıdır..Kadir gecesinde uyunmaz diye bir kural var mıdır? Gecenin bir kısmını uyuyarak bir kısmını da ibadet ederek geçirirsek bu geceyi yine de ihya etmiş olur muyuz?” diye sorulursa Cevap: Kadir gecesinde uyunmaz diye bir kural yoktur! Kadir gecesine has bir ibadette yoktur! Yalnızca şu dua vardır. Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi: Ben: −Ya Rasulallah! Kadir gecesini bilirsem, o gece ne söyleyeyim’ dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Ey Allah’ım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin beni affet’ de buyurdu.” Tirmizi: 3742 Hz. Âişe vâlidemizin sorusuna Resûl-i Ekrem Efendimiz’in verdiği cevap ne kadar özlü ve mânalıdır: “Allahım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin. Beni bağışla!” Geçmişte yapılan günahlardan arınmak her müslümanı son derece mutlu eder. Gelecekte birtakım nimet ve ikramlara kavuşabilmek için önce geçmiş hatalardan temizlenmiş olmanın rahatlığı gerekir. Rahmeti bol ve bin aydan hayırlı olan böyle bir geceye rastladığını farkeden kişinin, önce onu, hatalarını bağışlatma fırsatı olarak değerlendirmesi, bunun için de dua etmesi uygun olur. Bu dua için gecenin herhangi bir saati tayin edilmiş değildir. Her saatinde yapılabilir. Ayrıca yukarıda geçen hadislerden öğrendiğimize göre Hz. Peygamber, Kadir gecesinin de içlerinde bulunduğu ramazanın son on gününde kendisini ibadete verirdi. Onun bu fiilî sünnetinden anlaşılmaktadır ki, Kadir gecesinde namaz kılmak, Kur’an okumak, dua etmek ve tefekkürde bulunmak sünnettir. Bunların hepsini bir araya getirmek ise, daha isabetli bir davranış olur. Hatta aynı şeylerin Kadir gecesinin gündüzünde de yapılması uygun olur. Ramazan ve kandil geceleri gibi mübarek gecelerin feyzinden istifade edebilmek için en azından o gecenin akşam, yatsı ve sabah namazlarını cemaatle camide kılmaya özen göstermelidir. Zira böyle yapanların o geceleri değerlendirmiş olacaklarına dair müjdeler bulunmaktadır. Hadisten Öğrendiklerimiz
Kadir gecesinin farkına varan müslüman, günahlarının bağışlanması için dua etmelidir.
Kadir gecesinde “Allahım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin. Beni bağışla!” diye dua etmek sünnettir.
Dua ve ibadet etmek, Kur’an okumak ve tefekkürde bulunmak suretiyle kandil geceleri ihya edilmelidir.. Demek ki bu gece en önemli yapmamız gereken ibadet “İSTİĞFAR” yani affedilmeye gayret etmek.Eğer kul haklarımız,borçlar ve dargınlık ve kırılmalar varsa (daha önceden de anlatıldı sıla-i rahim bahsinde) affedelim ki affedilelim inşaallah. Kadir gecesi veya başka bir gecenin İHYASI ne anlama gelir konusunu araştırdığımızda esasen, bunun kişiden kişiye değişmesi gerektiğini bilmeliyiz. Üzerinde insanların kul hakları bulunan bir mü’minin ihyası, o haklardan kurtulmak olmalıdır. Mesela alkol müptelası olan biri o gece ondan kurtulmalıdır. Namaz kusuru bulunan namaza başlamalıdır… Geceler veya gündüzler fertlerin Allah’ın cennetine ve rızasına ermelerine vesile olması gereken zamanlar olmalıdır. Ümmeti Muhammed’in bu asırda belki de en çok mağdur olduğu, aslını idrakten mahrum olduğu nimetlerden biri de Kadir Gecesi nimetidir. Onlarca yıl yerine bir geceyi ihya ederek âbad olup, cennete nail olmak gibi büyük bir nimet ve lütuf olan bu gece, gezi ve muhabbet gecesi olamaz. Bunun için Kadir Gecesi ile ilgili olarak şu hususlara dikkat edelim: 1-Bu geceyi Allah Teâlâ Ramazan ayı içinde gizlemiştir. 27. gece diye kesin bir gece yoktur. En muhtemel günlerin en ihtimalli gecesi, kesinlik ifade etmemektedir. Aslında işin sırrı onu bütün bir ay boyunca arıyor olmaktır. 2-Bilhassa son on gün Kadir Gecesi için yüksek ihtimalli gecelerdir. Dolayısıyla son on gününü, daha yoğun bir Ramazan günü olarak geçirmek gerekirken, Ramazan ayının sonuna doğru bitkinlikler gösterilen bir ortamda bitirilmektedir. Ashabıkiram ve diğer selef büyükleri mescitlere kapanıp, bu geceyi çevrelerinden uzak, seccadeleri başında tevbe ve istiğfarla, tefekkürle geçirmişlerdir. Onlardan iyisini yapacak durumda değiliz. Kadir Gecesini -camiler bile olsa gezerek geçirmek, özel yemeklerle ihya etmeye kalkışmak ciddi bir zayiattır. Umudumuzun, kaynaklarımızın zayi edilmesidir. Davet ve ziyafetlerle bu gece yapılması gereken ibadetler ziyan edilmemelidir. kandil gecesini ihya uygulamalarında en çok dikkat edilmesi gereken husus, herhalde ve hiç şüphesiz nafile namazlardır. Her şeyden önce şunu belirtelim: Allah Rasülü’nün bu geceler mahsus olmak üzere kıldığı bir namaz yoktur. Sadece Kadir Gecesi için mutlak ihya emri ve bir de Hz. Aişe validemize öğrettiği “Allah’ım Sen affedicisin, affetmeyi seversin. Beni de affet” duası vardır. [14] Bunun ötesinde sahih hadisler arasında başka bir şey göstermek mümkün değildir. Buna rağmen bazı kitaplarda soruda bahsedildiği gibi yüz rekat namaz, her rekatta Fatiha’dan sonra on ihlas veya üç Kadir suresi, bir ihlas vb. rivayetvâri bilgilere rastlıyoruz. Rahatlıkla ifade edelim ki; bunların hiçbirinin Efendimiz’e isnadı mümkün olmadığı gibi, bunlar ibadet ahkamına da aykırıdır. İbadet alanında ortaya konan şeylerin mutlaka Allah Rasülü mahreçli olması şarttır. Aksi takdirde bid’atlar İslam toplumunu çepeçevre kuşatmaya başlar. Zaten bugün olan da bundan başka bir şey değildir. Kaldı ki Efendimiz (s.a.s.) “Kim şu dine uymayan bir şeyi uyduracak olursa, bu merduddur, kabul edilmez.” [15] buyurarak buna asırlar önce işarette bulunmuştur. Onun için Efendimiz’den mervi olmayan, başkan bir tabirle mesnun olmayan, bir ibadet şeklini dayatmak doğru olmasa gerektir. Ubâde bin Samit (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: “Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kadir gecesini bize haber vermek için mescide çıkmıştı. Müslümanlardan iki adam kavga ettiler. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Kadir gecesini size haber vermek için çıkmıştım, falan ve falan birbiriyle kavga ettiler (onun malumatı benden) kaldırıldı. Böyle olması sizin için belki daha hayırlıdır. Sizler onu (yirmiden sonraki) dokuzuncu, yedinci, beşinci gecelerde arayınız’ buyurdu.” Buhari 1874, KADİR GECESİNİN MANASI: Leyle-i Kadr, tazyik gecesi, darlık gecesi anlamına gelmektedir. O gece Melekler yeryüzüne o kadar çok inerler ki, yeryüzü onlara dar geldiği için bu geceye Kadr gecesi denmiştir. Unutmayalım ki bu kitabı hayatımıza indirdiğimiz gece bizim de Kadir gecemiz olacaktır. Kadr u kıymet bilme gecesi… Bu kitabın hayatımızdaki kadr-u kıymetini anladığımız ve onu elimize aldığımız gece bizim için Kadir gecesi olacaktır. Kur’an’ın hayatımızdaki kadr-u kıymetini bilme ve anlama gecesi. Değilse geceler hep aynıdır. O geceye tesadüf etmek fazla bir şey ifade etmeyecektir.Bakın Rabbimiz burada enzele ifadesini kullanıyor. Enzele, inzal, tenzil, tenzili rütbe yüksekten indirmek anlamına geliyor. Rabbimiz biz onunla yol bulalım, yolumuzu ona sorarak bulalım diye onu mele-i a’lâdan dünyaya indiriyor. Öyleyse bizler de Rab-bimizin yaptığının tam tersini yapmaya kalkmayalım. O indirirken biz kaldırmadan yana olmayalım. O indirirken biz raflara kaldırmadan yana olmayalım. Kur’an’a hürmet, onu kimsenin el değemeyeceği yüksek yerlere kaldırmak değil, sürekli onu el altında bulundurup sürekli onu elden düşürmemeye ve onunla bilgilenmeye çalışmaktır. Biz de indirelim onu hayatımıza, biz de alalım onu elimize ve en çok bu kitapla beraber olalım ki onunla hayatımız bereketlensin, hayatımız şeref kazansın. Bir de Kadir kelimesi takdir anlamına, kader anlamına gelir. Duhân 4) Rabbimiz buyuruyor ki, her hikmetli iş bu gecede ayrışır, ayrıştırılır. Her önemli muhkem iş, her sağlam iş o gece ayrıştırılır ve takdir edilir. Her önemli iş icra edilmek üzere o gece karara bağlanır, yazılır ve takdir edilir. Kâinatın kaderiyle, insanların ve tüm varlıkların kaderleriyle ilgili olan tüm olayların bir yıllık takdiri, ya da değerlendirilmesi bu gecede yapılır. Gelecek seneye kadar kulların kaderleri, kulların rızıkları, ecelleri ve başlarına gelecekler, olup bitecekler ayrıntılı bir şekilde bu gecede belirlenir ve karara bağlanır.Unutmayalım ki bir tek âyeti anlayıp, idrak edip hayatı onunla düzenleme kavgasına girdiğimiz zaman bile bilelim ki bizim için o âyetten habersiz geçirdiğimiz bin aydan daha hayırlı ve bereketlidir. Her gece vahiyle beraber miyiz, değil miyiz? Veya ömrümüzde ne kadar Kâdir gecemiz var? Eğer gece Kur’an’la beraber değilsek, Kur’an’ın kadr-u kıymetini bilememişsek ömrümüzde bizim hiç Kadir gecemiz yok demektir.Selâm, selâmet olan her bir iş için. Her bir hayırlı iş için. Melekler, bereket için inerler. Selâm için, selâmet için, esenlik ve huzur için inerler. Hadislerden de anladığımız gibi Kur’an okuyan mü’mini dinlemek, Kur’an’daki Allah’ın emirlerini zikreden, Allah’ın kendilerinden istediği hayatı zikredip, hatırlayıp onu yaşama kavgası veren zikir ehlinin zikirlerine katılmak için inerler. Tabi selâm, barış anlamına gelen silm, İslâm, teslim ve cennet anlamlarına gelmektedir. Cennetin bir adı da biliyoruz ki Dâru’s Selâm’dır. Öyleyse melekler mü’minlere bunları tavsiye ediyorlar, mü’-minler için esenlik diliyorlar, teslimiyet diliyorlar, cennet diliyorlar KADÎR GECESİNİN 27.GECE OLDUĞUNA DELİL VAR MI? Her ne kadar Ramazan ayının yirmi yedinci gecesinin Kadir Gecesi olabileceğine dair ümmetin genel bir kabul ve tercihi bulunmakta ise de bunun sadece ihtimallerden birisi olduğunu söyleyebiliriz. İnsanların boşluk yaşamamaları ve bu gecenin varlığını unutmamaları, faziletlerle dolu bu geceyi öncesiyle ve sonrasıyla hatırlamaları için pek çok ihtimallerden birisi olan Ramazanın 27. gecesine değer atfedilmiş, geçmişten günümüze Kadir Gecesi olması ümidi ve telakkisiyle ihya edilmiştir. Esasen Ramazan gecelerini ihya etmenin fazileti çok büyüktür. İhya edilen gece, Kadir Gecesi olmasa bile, her halükarda Ramazan gecesi ihya edilmekte ve katiyen boşa gitmemektedir. Kadir Gecesinin alâmetleri hakkında ise gece gökyüzü şöyle olur yahut böyle olur şeklinde bazı haberler yer almaktadır. Ancak bu tür alâmetlerin her seneki Kadir Gecesi için geçerli olduğu söylenemez. Nitekim soruda da geçen rivayetle meseleyi tahlil edelim: Tabiin ravilerinden Zir b. Hubeyş anlatıyor: “Ben, ashabdan Ubey b. Ka’b (r.a.)’a dedim ki: Bana Kadir Gecesinden bahseder misin? Zira sahabeden İbn Mes’ûd (r.a.)’a bu gecenin mahiyeti sorulduğun da “Kim bir yılı ihya ederse ona rastlar” diye cevap vermektedir.” Bunun üzerine Übey (r.a.) şöyle dedi: “Allah, İbn Mes’ud’a rahmetiyle muamele buyursun, zira o, Kadir Gecesinin Ramazan ayında bulunduğunu biliyordu. Muhakkak ki o (Kadir Gecesi) Ramazandadır ve yirmi yedinci gecesindedir.” Muhaddislerden Müsedded, bu hususa şu yorumu getirmiştir: “Öyle anlaşılıyor ki, İbn Mes’ud, halkın ibadet u taatte gevşemelerini istemediği için bütün senenin günlerini ihya etmeyi tavsiye etmektedir.” Zir b. Hubeyş sözünü şöyle sürdürür: Ben, Ubey b. Ka’b’a, “Peki bunu nasıl biliyorsun?” diye sordum. Ubey (r.a.), Resûlullah’ın bize bildirdiği alâmetle biliyorum, diye cevap verdi. Bu rivayeti nakleden tebe-i tabiin ravisi Âsım, Zir b. Hubeyş’e bu alametin ne olduğunu sorar. O da şöyle cevap verir: Bu gecenin sabahında güneş tas gibi doğar, yükselinceye kadar pırıltısı olmaz. (Müslim, Salatu’l-musâfirîn 179, Sıyâm 219; Tirmizî, Savm 71, Tefsîr’us-sure 97/2; Ahmed b. Hanbel, I, 406, 457; V, 130-324) Kadir Gecesinin alametleriyle ilgili kaydedilen bu tür hususlar, bizzat merfu yani Peygamberimize ait olmayıp, mevkuf/sahabi ve maktu/tabiin rivayetleridir. Öyle ki, bir defaya mahsus olarak Hz. Peygamber (asm)’in hayatında Kadir Gecesi yağmurlu geçmiştir. O gecenin sabahında güneş, puslu bir ufukta idi ve parlak vaziyette değildi. Ancak yükseldikten sonra parlaklığı belirgin hale gelmişti. Dolayısıyla sonraki seneler için böyle bir alamet görülmediği gibi bu alametin sürekli olması da söz konusu değildir. Kadir Gecesinin tespitiyle ilgili olarak Hz. Peygamber’in hadislerinde kesin ve net olarak hangi gece olduğu ifade edilmemekle birlikte Ramazan ayının bütününe veya bazı gecelerine özellikle de son on geceye, hatta bunlardan tek gecelere atıfta bulunulmuştur. Kadir Gecesinin Gizlenmesindeki Hikmetler Kadir Gecesinin gizlenmesinde pek çok hikmetler vardır. Bu hikmetlere geçmeden önce konuyla ilgili Enes b. Mâlik (r.a.)’ın Ubâde b. Sâmit (r.a.)’den naklettiği şu rivayeti kaydedelim: “Rasûlullah (asm) bize Kadir Gecesini haber vermek üzere mescide çıkmıştı. Ancak mescidde iki şahıs tartışmaktaydı. Derken Rasûlullah (asm) onlarla meşgul oldu ve daha sonra bize şöyle buyurdu: “Ben size Kadir Gecesini haber verecektim, ama bu iki şahsın tartışması sebebiyle bana o gecenin hangi gece olduğu unutturuldu. Umulur ki böylesi sizin için daha hayırlıdır. İyisi mi siz Kadir Gecesini (Ramazanın son) dokuz, yedi ve beşinci gecelerinde arayınız.” (Buharî, Leyletu’l-Kadr 5) Bu rivayette de görüldüğü üzere Cenabı Hak, bazı şeyleri bir takım hikmet ve maslahatlara binaen gizlemiştir. Bizim için sır olan bu şeylere bazen sürpriz mükâfatlar vaat etmiştir. Nitekim Ramazan ayında Kadir Gecesini gizlediği gibi, Cuma gününde icabet saatini, yüzlerce ismi arasında İsm-i A’zamı gizlemiştir. Rızasını taat ve ibadetler içerisinde, gazabını haramlar ve isyanlar içerisinde, eceli de yaşanan bir ömür içerisinde saklamıştır. Bunlar gizli kaldıkça sair efrad dahi kıymettar kalır, ehemmiyet verilir. İnsanlara net olarak bildirilmeyen bu gaybi hususlarda birçok hikmet ve maslahatlar bulunmaktadır. Bununla beraber kullara düşen şey;
İbâdet ve tâate ciddiyetle devam etmek,
Allah’ın rızasını kazanma istikametinde azim ve sebat göstermek,
Bir ömür boyu gaflete düşmeden sürekli teyakkuz halinde bulunmak,
Yasaklardan mümkün olabildiğince kaçınmak,
Salih amellere devam etmek,
Yüksek fazilete ulaşmak,
Neticede Allah’ın rıza ve rıdvanına nail olmak… gibi hususlar bunlardan bazılarıdır. Hadisin ifadesiyle: “Allah katında salih amellerin en sevimlisi, az da olsa devamlı yapılandır.” (Buharî, Rikâk 18; Müslim, Salâtu’l-musâfirîn 216) Ramazan ayını oruç tutarak, namaz kılarak, Kur’an okuyarak, evrad ve ezkâra devam ederek dua ve ibadetlerle ihya eden kimse, salih amellerle manevi hayatını süslemektedir. Bu ibadetlere bütün Ramazan boyunca devam eden ve din kardeşlerini duasına ortak eden kimse, Kadir Gecesinin bereketine nail olur. Bizzat Kadir Gecesini ihya edemese bile, ihya eden din kardeşlerinin duasına dâhil olduğu için o gecenin faziletinden hissedar olur. Kadir Gecesinin kesin olarak belirlenmemesinin hikmeti üzerinde duran âlimler, bu durumun gecenin feyzinden istifade etmek için daha uygun olduğunu söylemişlerdir. Zira Kadir Gecesinin bildirilmesi halinde fertler, sadece o geceyi ihya etmekle yetinebilirlerdi. Hâlbuki kısmî belirsizlik sayesinde müminlerin Kadir Gecesi ümidiyle bütün ramazan gecelerini ibadet şuuru içerisinde geçirmeleri söz konusudur. Ayrıca Kadir Gecesinin bildirilmemesi yoluyla fertlerin bilerek ona saygısızlık göstermeleri veya tazimde aşırıya kaçmaları önlenmiş olur. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtihu’l-gayb, Kadir Suresinin tefsiri) Bu geceye ihtimam ve tazim gösteren müminler, Kadir Gecesinin hayır ve bereketine ermek için muhtemel geceleri ganimet bilip ihya etmeyi; dua ve niyazlarını umumîleştirerek bütün din kardeşlerini dualarına dâhil etmeyi yeğlemektedirler. Sonuç: Kaydedilen rivayetleri Buhari ve Müslim gibi en sahih kaynaklarda yer alan hadisler ışığında değerlendirecek olursak şu sonuca varabiliriz: Ramazan ayının son on gecesine ve hususiyle tek gecelere işaret eden hadisler, sıhhat bakımından daha sahih rivayetlerdir. Bu gecenin gizlenmesindeki hikmet ve maslahatlar da gözetilerek müminlerin Ramazan gecelerini bütünüyle ihya etmeleri, hiç olmazsa son on geceyi dolu dolu değerlendirmeleri ve böylece Kur’an’da haber verilen bin aydan –ki seksen üç sene dört ay yahut otuz bin gece demektir- daha hayırlı bir zaman dilimini kazanmaları mümkündür. Esasen her hususta ümmetine örnek olduğu gibi, Kadir Gecesini değerlendirme konusunda da en güzel örneği Hz. Peygamber (asm) bizlere sunmaktadır. Nitekim O, Ramazan ayının son on gününü ve gecesini itikâfta geçirmek suretiyle en isabetli yolu tutmaktadır. (bk. Buhari, İtikâf: 1; Müslim, İtikâf: 2) Hz. Peygamber (asm), itikâfta bulunduğu süre içerisinde Allah’a ibadet u taatte bulunmakta, dua, tevbe ve istiğfar etmekte, evrad, ezkar, Kur’an tilaveti, namaz ve niyazlarla dopdolu bir kulluk yolunu temsil etmektedir. Böylece hem Ramazan ayını dolu dolu geçirmekte hem de Kadir Gecesi olması muhtemel geceleri değerlendirmektedir. Yakınlarını uyandırmakta, ashabına ve dolayısıyla sonradan gelecek ümmetine de bilfiil örnek olmaktadır. Allah celle den gecenizin mübârek olmasını ve bu geceden nasibinizi alıp günahlarından arınmış olup cehennemden kurtulup ebedi cennete lâyık olanlar zümresinde ayaklarınızın ve gönüllerinizin de sabit olmasını,müslümanlar olarak yaşayıp müslüman olarak bu ruhu teslim etmenizi niyaz ederim. Esenlikte kalın, affolunanlardan olun .