“Kur’ân’ın hakkıyla okunması, sadece dilin değil, akıl ve kalbin müştereken okumasıyla gerçekleşir. Dil tashihi hurufa riayet ederek tertille okur. Akıl manaları anlar. Kalpse emir ve yasaklara uyarak öğüt alır. Yani dil ağır ağır okur, akıl okunanı anlar, kalp de etkilenerek alınması gereken dersi, öğüdü alır.”
İmam Gazali
Her kim Kur’ân’ı okur, onu anlayarak ezberler ve helalini helal,
haramını haram kabul ederse Allah bu Kur’ân sebebiyle onu cennete koyar.”
Konuya dair Ebu Abdurrahmân es-Sülemi’nin şu sözleri de gerçekten çok anlamlıdır:
“Biz kurandan on ayet
öğrenince onun helalini,haramını,emrini,nehyini öğrenmeden başka bir ayete geçmezdik.”
Evet bu kur’an’la cennete girmek istiyorsak
Helalini helâl ,haramını haram kabul etmek zorundayız.
Rabbimiz kur’an’ı hakkıyla okuyanlardan eylesin hepimizi..AMİN
Kur’ân Kerim’i anlamaya çalışmanın, üzerinde kafa yormanın ve tefekkür etmenin nafile namaz kılmaktan daha önemli olduğuysa Allah Rasulünün s.a.v. Hz Ebu Zer’e hitaben söylediği;
“Oturup Allah’ın kitabından bir ayeti anlamak senin için 100 rekât nafile namazdan daha hayırlıdır” sözünde gayet net olarak ifade edilmiştir.
Yine bir başka hadisi şerifte Rasulullah Efendimiz s.a.v. buyuruyor ki:
“Kur’ân’ı üç günden az bir sürede hatmeden onun manasını anlayamaz.”‼
Evet üç günden az veya ayda bir veya senede bir veya iki defa hatmezsek bile önemli olan kur’an’ın manasının da anlaşılması için gayret göstermektir.
Burada kasdedilen mana az da olsa konuyu kavrayıp ne okuduğunun bilincinde olmaktır.Kur’an bir deryadır ve manası çok geniştir ama en azından bizim zahiri de olsa manasını anlamamız gerekir.
Bu hususta İbn Abbas’ın şöyle bir beyanı vardır:
“Bakara ve Ali İmran surelerini tertil üzere düşünerek okumak‼ Kur’ân’ı baştan sona süratle okumaktan bana daha doğru görünmektedir.”
Süleyman Darani de bu konudaki tutumunu şu sözlerle anlatmıştır:
“Ben bir ayet okurum, dört beş gece onu düşünürüm. Onu iyice anlamadan başkasına geçmem.”
Demek ki faziletli‼ olan Allah kelamını mümkün olan en kısa zamanda okuyup bitirmek değil onu anlayarak okumaktır.
Kur’ân’ın anlamını bilmeyen ve bu yüzden korkuyla heyecanın iç içe bulunduğu bir duruma düşmeyen kişinin halini İyaz bin Muaviye bakınız ne güzel bir misalle anlatmaktadır:
“Kur’ân’ı okuyup da onun manasını bilmeyen kimse lambanın olmadığı bir gecede hükümdardan kendisine bir mektup gelen ve bu yüzden kendisini korku saran ve mektubun içinde ne olduğunu bilmeyen kimse gibidir.
Kur’ân’ın manasını bilen ise lamba getirerek mektubun içindekini
okuyan kimse gibidir.”
Rabbim hepimize
kur’an’ın manasını anlamayı nasip etsin
Rabbim lambalarımızı güçlendirsin ve ışığımızı artırsın
Kur’ân’ı okuyup ahkâmıyla amel edilmemesi ya da hayata tatbik edilmemesi genellikle şöyle bir özellikle izah edilir:
Ülkelerden birinin padişahı valilerden birine ferman göndererek der ki: “Bana şu bölgede, şu özelliklerde bir saray yaptır.” Vali, padişahın emrini yapmak yerine onun gönderdiği fermanı her gün okumakla yetinir. Bir gün padişah, valinin bulunduğu şehre çıkar gelir. Vali beye sorar: “Vali bey ben ferman göndererek size şöyle bir saray yaptırmanızı istemiştim. Ne oldu?”
Vali cevap verir: “Padişahım, sarayı yaptıramadım ama sizin gönderdiğiniz fermanı her gün akşam sabah ihmal etmeden okudum.” Padişah herhalde bu cevaptan mutlu olacak değildir. Çünkü vali emrini yerine getirmemiş, azarlanmayı hatta cezalanmayı hak etmiştir.
Kur’ân’ı Kerim de, ilahi emirde, ilahi bir ferman mesabesindedir. Allah onunla kullarına namaz,oruç,zekât,hac ve diğer emirlerle insani ilişkileri ferman buyurmaktadır.Yapanlara mükâfat, ihmal edenlere azap edileceğini vaad etmektedir. İlahi emirleri yerine getirmeden, sadece okumakla iktifa etmek takdir edersiniz ki yetersiz ve bir o kadar da faydasız olacaktır.
Burda bir noktanın altını da çizelim;
Elbette kuranın her harfine 10 hasene vardır okuduğumuzda anlasak da anlamasak da ,ama kur’an’la kurtuluşa erip cenneti haketmek isteyenlerin kur’an’ı anlayıp yaşamaları zorunludur.
Yani Allah Resulünün ifadesi ile “kur’an’ı okuyan munafık gibi olmayalım kokusu güzel ama tadı acı olan reyhan otu gibi..
Kur’an’ı anlamak konusunda başka bir misal daha verelim:
Anadolu da yaşayan bir baba İstanbul da ya da bir başka büyük şehirde okuyan oğluna şöyle bir mektup yazar. “Oğlum iyi çalışır muvaffak olur mektebinin bitirirsen sana mükâfat olarak şunu şunu alacağım.”
Genç delikanlı çok sevinir ve hemen bu mektuba güzel bir çerçeve yaptırır ve kaldığı evin ya da yurdun en uygun yerine asar.Her gün sabah akşam o çerçeveli mektuba bakar ve itina ile okur. Ancak babasının emrini yerine getirip mektebi bitiremez. Yılsonunda babası oğlunu ziyaret eder. Heyecanlıdır. Ve vaadini yerine getirme telaşındadır.
Ona sorar, “oğlum sana yıl içinde bir mektup göndermiştim. Almışsınızdır inşallah. O mektubumda sana vaatlerim vardı. Şimdi ben o vaatlerimi yerine getirmek istiyorum. Ne yaptın bakalım? Mektebi bitirdin mi?”
Oğlu, “babacığım mektubunu aldım. İşte gördüğün gibi ona yakışır bir çerçeve yaptırdım.Sabah akşam onu zevkle seyredip okudum. Fakat mektubunda söylediğin mezuniyet gereğini yapamadım” dese, baba bu cevaptan memnun olur mu sizce?
İşte Müslümanın Kur’ân karşısındaki durumu bundan farklı değildir aslında. Kur’ân’ı süslü torbalarla, yüksek mekânlarda, tazimle saklamak, mübarek gün ve geceler de okumak, kısmen güzeldir ,ama istenen bu değildir.Çünkü istenen sadece ara sıra okumak değildir. Okumanın ötesinde anlamak daha da ötesinde onu hayata geçirmektir.
Kur’ânı sadece görmek ve okumak, maksada ulaşmak için yeterli değildir.Zira asıl olan ayetler üzerinde derin bir şekilde düşünüp onları tatbik etmektir.
Nitekim bir hadisi şerifte Hz. Peygamber Efendimiz s.a.v. ümmetine şöyle seslenmektedir:
“Kur’an’ı öğreniniz, onu okuyunuz. Onu öğrenen, onu okuyan ve gereğini yapan kişi miskle doldurulmuş bir kap gibidir.Kokusu her tarafa yayılır.Kur’ân’ı öğrenip anlayabildiği halde gaflete dalan kişi ise içinde misk varken ağzı sıkıca kapatılmış kap gibidir.”
İmam Malik’in rivayetine göre de bu hadisi hayat düsturu yapan
Abdullah b. Ömer Bakara suresini öğrenmek ve hakkıyla hayatına geçirebilmek için üzerinde tam sekiz sene durmuştur.
Demek ki o devirde Allah kelamı anlaşılıp yaşanıyordu. Günümüzde olduğu gibi manası bilinmeden sadece yüzünden okumak veya ezberlemekle yetinilmiyordu.
Rabbim hepimize manasını anlayıp amel edebilme hedefi ve azmi versin.Amin…
Kur’ân’ı okuyup da anlamaya çalışan kişi hakkında Hz. Peygamber Efendimiz s.a.v. şu müjdeyi veriyor:
“Ancak iki kişi gıpta edilmeye değerdir:
Biri Allahın kendisine Kur’ân ihsan edip de gece gündüz onu uygulamaya çalışan,diğeri de Allah‘ın verdiği malı gece gündüz infak eden kimsedir.”
Konuyla ilgili olarak Abdullah b. Mes’ûd hazretlerinin sözleri de oldukça manidardır:
“Bize Kur’ân’ın lafızlarını ezberlemek zor, onunla amel etmek kolay gelirdi.Bizden sonrakilere ise Kur’ân’ı ezberlemek kolay, onunla amel etmek zor gelecek.”
Hasan Basri hazretleri bu konudaki hassasiyetini şöyle ifade eder:
“Önceleri insanlar Kur’ân’ı Allah’ın bir emri, fermanı bilir öyle davranırlardı. Gece gündüz onun üzerine titizlik gösterir,onu gözetir,göz önünde bulundurur,ona göre amel ederlerdi.
Şimdi siz onun harflerine ve harekelerine çok dikkat ediyorsunuz ama ilahi emirlere, içinde neler bulunduğuna hiç dikkat etmiyorsunuz. Hatta onları anlamıyorsunuz bile.”
Hasan Basri harekelerine dikkat edip manasını anlamayanları eleştirirken;
Ya bizi görseydi!
Ne mana ,ne de hareke ve mahreçlere dikkat edilmiyor.Bizim için ne derdi ?
Allah celle bizden
Hem hareke yani tecvid kurallarına uymayı,hem de manasına dikkat edip anlamamızı istiyor.
Kur’an’ı anlamak konusunda Gazali’yi dinleyelim:
“Kur’ân’ın hakkıyla okunması, sadece dilin değil,akıl ve kalbin müştereken okumasıyla gerçekleşir.
Dil tashihi hurufa riayet(harflerin güzel bir şekilde çıkartılıp tecvid kurallarını öğrenerek okumak) ederek tertille okur.
Akıl manaları anlar.Kalpse emir ve yasaklara uyarak öğüt alır.
Yani dil ağır ağır okur, akıl okunanı anlar,
kalp de etkilenerek alınması gereken dersi, öğüdü alır.”
Ey Rabbimiz,
Bugün ve hergünde senden İmam Gazeli’nin dediği gibi;
kalbimizle ve aklımızla ve dilimizle olması gereken şekilde efendimiz ve sahabe-i kiram nasıl okudularsa bizlere de aynısını nasip et,bizlere kur’an talebesi olmayı ve bu konuda azimli ve samimi olmayı sadece dilimizle değil yüreğimizle de isteyip
eyleme dönüştürmeyi yani tüm organlarımızla istemeyi gerçekten bu isteği yerine getirenlerden olmayı bizlere lutfeyle…
Senin lutfuna ve rahmetine sığınırız. Amin…
Sevgi Yağcıoğlu
Evet kuranı kerimi anlamak çok güzel ve çok önemlidir az önce bir yazıyla karşılaştım ve kuranı Kerimin ne kadar çok önemli olduğunu söylüyordu ve tabiki bu bize Allah’ın bir emridir Kur’an’ı anlamak. Allah’a emanet olun